FED'in Likiditesi
ABD Merkez Bankası (FED), ekonomik durumu istikrara kavuşturmak için para arzını ve faiz oranlarını kontrol ederek, likidite politikaları geliştirerek piyasadaki para miktarını artıracak veya azaltacak finansal araçlar geliştirmeyi amaçlamaktadır.
2008 finansal krizi sırasında FED, para politikası uygulamalarında önemli bir değişikliğe gitmiş ve ABD finans piyasalarında yaşanan likidite krizini aşmak için likidite politikası geliştirmiştir. Geleneksel olmayan para politikası olarak bilinen bu uygulamalar, ABD finans piyasalarında daha önce görülmemiş bir likidite genişlemesine yol açmıştır.
A) İlk Program (QE1): İlk kez niceliksel gevşemeyi başlatarak piyasadaki likiditeyi artırarak ekonomiyi canlandırmayı amaçlamıştır. QE1 programı Aralık 2008 ile Temmuz 2010 arasında bankalardan toplam 800 milyar $ tutarında Hazine tahvili ve ipoteğe dayalı türev ürün satın almıştır.
QE1 programından sonuç alamayan Fed, Kasım 2010'da QE2 adı verilen ikinci bir program başlattı
B) İkinci Program: Temmuz 2011'e kadar süren QE2 ile Fed bankalardan tekrar Hazine tahvili aldı ve karşılığında onlara 600 milyar $ verdi.
QE2 ilkine göre daha başarılı olmuştur.
- QE1 Programının üzerine gelen bu parasal destek, piyasadaki likiditeyi daha da genişletmiştir.
Bu politika aracının ABD ekonomisi ve diğer ülke ekonomileri üzerindeki etkileri giderek arttı ve yeni bir politika geliştirildi.
Amaç tüketici, yatırımcı ve finansal kurum güvenini yeniden inşa etmek, kısacası beklentileri olumlu yöne çevirmekti.
C) Üçüncü Program (Twist Operasyonu): Toplam 400 milyar $'a mal olan bir programı uygulamaya koydu. QE'ye benzer bir uygulamaydı, yani bankalardan uzun vadeli tahvil ve ipotek türevleri satın almak, onlara para vermek ve uzun bağlantılardan çıkmalarını sağlamak.
D) Dördüncü Program (QE4): Bu programda Fed, Twist Operasyonu kapsamında aylık 40 milyar $ tutarında mortgage türevleri almaya devam edeceğini ve aylık 85 milyar $ tutarında Hazine tahvili alacağını açıklamıştır.
Bu politikalar ekonomiyi yeniden büyümeye döndürmek, işsizliği azaltmak, deflasyonist yapıyı kırmak ve finansal sisteme olan güveni yeniden tesis etmek olarak tanımlandığında bunların bir kısmı başarıldı, bir kısmı ise başarılamadı.
Bu likidite politikalarının geleneksel finansal araçlarla başarısız olmasıyla FED, faiz oranlarını düşürerek borçlanma maliyetlerini azaltmayı hedeflemiştir. Yatırımcıların daha fazla risk almasını sağlayarak düşük faiz ortamını sağlamak amacıyla geleneksel olmayan yatırım araçlarına (kripto paralara) yönlendirme yapmıştır.
ABD, FED'in faiz artırımlarının tüm ülkelerde hisse senedi piyasaları üzerinde uzun vadede olumlu bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
FED faiz oranları döviz kurlarını uzun dönemde G. Kore'de negatif, kısa dönemde Kanada, Brezilya, Rusya, Hindistan, G. Afrika, Meksika, G. Kore ve Endonezya'da negatif, İngiltere ve Japonya'da pozitif etkilemektedir. FED'in parasal genişleme politikaları kısa dönemde Kanada ve İtalya hisse senedi piyasalarını olumlu etkilerken, uzun dönemde ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, Hindistan, Çin, G. Afrika, Meksika, G. Kore, Endonezya, Malezya ve Türkiye hisse senedi piyasalarını olumlu etkilemektedir.
FED'in uyguladığı QE politikaları ile piyasada yaratılan likiditenin özellikle gelişmekte olan ekonomilerin hisse senedi piyasalarına yöneldiği ifade edilebilir. FED'in QE politikalarının döviz kurları üzerindeki etkisinin, kısa vadeli etkisi daha fazla olmak üzere, genel olarak pozitif olduğu tespit edilmiştir.
Kripto Piyasaları Üzerindeki Etkisi
Likidite politikalarının enflasyon üzerinde yarattığı tahribat, ilerleyen dönemlerde yatırımcıları merkezi olmayan varlıklara yatırım yapmaya teşvik ederek, faiz artışları sırasında yatırımcıların kripto varlıkları bir tasarruf aracı olarak kullanmalarını sağladı.
- Faiz indirimleri piyasada daha fazla likidite yaratır. Bu da kripto paralara olan talebi artırabilir ve fiyatların yükselmesine katkıda bulunabilir.
- Düşük faiz oranları yatırımcıların daha yüksek getiri arayışıyla spekülatif varlıklara yönelmesine neden oluyor. Kripto paralar da bu tür spekülatif yatırımlar arasında yer alıyor.
Genel
FED'in likidite artırıcı politikaları (örneğin düşük faiz oranları ve varlık alımları) yatırımcıların riskli varlıklara yönelmesine neden oldu. Bu da kripto paralara olan talebi artırdı
FED'in likidite politikaları olumlu bir likidite ortamı sağlayarak uzun vadede genel piyasa duyarlılığını etkilemiştir. Bu politikalar kripto piyasasındaki yükseliş trendlerini destekleyebilirken, sıkılaştırma (likiditenin azaltılması) dönemleri düşüşlere yol açabilir. Kripto piyasası FED'in politikalarına karşı hassastır. Uzun vadede, FED'in likidite politikalarının evriminin kripto varlıkların benimsenmesi ve piyasa dinamikleri üzerinde önemli etkileri vardır.