Mantra (Om) Hakkında
Son yıllarda merkezi olmayan finans alanında öne çıkan Mantra DAO, 2024 yılında yönünü RWA'ya (Real World Assets) çevirdi. OM token bu dönüşümün merkezindeki varlık olarak öne çıktı. Proje, airdrop kampanyaları, staking fırsatları ve mevzuata uygunluk mesajlarıyla piyasada olumlu bir algı yarattı. Ancak projenin token dağılımı ve yapısı, bazı yatırımcılar arasında erken dönemde soru işaretlerine neden oldu.
Kaynak TradingView
Om Çöküş Süreci
12 Nisan'da OM tokenı çok kısa bir süre içinde yaklaşık %90 oranında düşerek 6 dolardan 0,37 sente geriledi ve 6 milyar dolarlık piyasa değerinin %90'ından fazlasını hızla kaybetti. Bu beklenmedik düşüş hem bireysel hem de kurumsal yatırımcılar için şaşkınlık ve endişe yarattı. Sonrasında, çöküşün nedeni olarak içeriden bilgi trade yapıyor dair spekülatif söylentiler piyasada yaygın bir şekilde dolaşıma girdi. Çöküşün nedeni hala belirsizliğini koruyor. Darkex Araştırma departmanı olarak elde ettiğimiz veri ve bilgilerle bu çöküşün nedenlerini birkaç başlık altında özetledik.
-
İçeriden Bilgi Edinme Şüphesi
Çöküşten önce yapılan zincirleme analizler bazı dikkat çekici büyük transferleri ortaya çıkarmıştır. Bu hareketler bazı piyasa katılımcıları tarafından içeriden trade yapıyor şeklinde yorumlandı. Öne çıkan bulgular arasında, çöküşten birkaç gün önce büyük miktarlarda OM tokeninin birden fazla borsaya aktarılması, toplamda on milyonlarca doları bulan token hareketlerinin gözlemlenmesi ve transferlerin kısa zaman aralıklarında gerçekleşmesi yer aldı.
Kaynak: Arkham
Binance fiyat hareketlerinin kendi platformları dışında başladığını açıklarken, Mantra DAO ekibi bunu piyasalardaki "zorunlu likidasyonların bir sonucu" olarak nitelendirdi. Ancak piyasa gözlemcileri bu açıklamanın tek başına yeterli olup olmadığı konusunda görüş ayrılığına düştü.
Bu zamanlamaların ve işlem boyutlarının tesadüfi mi yoksa önceden koordine edilmiş mi olduğu belli değil. Ancak Telegram topluluk grubunun kapatılması, yatırımcılar arasında iletişim eksikliği ve şeffaflık sorunları konusunda endişelere yol açarak piyasayı şu soruyu sormaya sevk etti: "Bir şeyler planlanmış olabilir mi?"
Mantra kurucu ortağı John Mullin 13 Nisan'da X aracılığıyla yaptığı açıklamada, "OM piyasa hareketlerinin, merkezi borsalar tarafından başlatılan OM hesap sahiplerinin pervasızca zorla kapatılmasıyla tetiklendiğini tespit ettik" dedi. "Çöküşün zamanlaması ve derinliği, hesap pozisyonlarının yeterli uyarı veya bildirim yapılmadan çok ani bir şekilde kapatıldığını gösteriyor.
Kaynak: X
Ayrıca aşağıdaki üç neden de çöküşün ana bileşenleri arasında yer almaktadır.
- Kısa pozisyonlar, trade yapıyor hacminin düşük olduğu dönemlerde, özellikle Asya saatlerinde açıldı,
- Yüksek kaldıraçlı vadeli işlemlerin art arda tasfiyesi,
- Token dağıtımının merkezileştirilmesi, yani sınırlı sayıda cüzdanda çok sayıda token,
- Ekip Müdahaleleri ve Kremasyon Süreci
Çöküşün ardından Mantra DAO'nun kurucusu JP Mullin, içeriden satış iddialarını reddetmesinin ardından artan topluluk baskısı karşısında ekibin çeşitli adımlar atacağını söyledi.
Bunlar arasında, airdrop sürecinde kuralları ihlal ettiği tespit edilen bazı cüzdanlardaki tokenlerin yakılması ve geri alım planlarının duyurulması yer alıyordu. Bu adımlar bazı yatırımcılar tarafından "hasarı onarma çabası" olarak görüldü. Ancak diğerleri için bu müdahaleler, krizin temel nedenlerine değil semptomlarına odaklanan geçici çözümlerdi.
Toplumsal Güven ve İletişim Sorunları
Bu sürecin ardından aşağıdaki konular ön plana çıkmıştır:
- Kriz iletişimi, zamanlama ve içerik açısından beklentileri karşılamamıştır.
- Toplulukla bağlantı noktalarının zayıflaması, örneğin Telegram grubunun kapatılması, bilgi akışında bir kopukluk yaratmıştır.
- Cüzdan hareketleri ve alınan kararlarla ilgili şeffaflık eksikliği, toplum güvenini olumsuz etkilemiştir.
- Bu hususlar, proje etrafında oluşmuş olan güven ilişkisine ciddi zarar vermiştir.
Genel Değerlendirme
Süreci değerlendirdiğimizde, Mantra'daki (OM) keskin düşüşün teknik zayıflıklar, merkezileşme sorunları, içeriden geldiği iddia edilen hareketler ve iletişim eksikliklerinden oluşan karmaşık bir sürecin sonucu olduğu görülüyor.
Ekip durumu düzeltmek için birkaç adım atmış olsa da, uzun vadede güveni yeniden inşa etmek için daha kapsamlı reformlara ihtiyaç duyulabilir. Özellikle şeffaflık, adil yönetişim ve toplum temsilinin artırılması, projenin sürdürülebilirliği ve benzer krizlerden korunması için kritik önem taşıyor. Ancak mevcut kaybın tersine çevrilip çevrilemeyeceğini zaman gösterecek. Yatırımcılara, bu gibi olayların token dağıtımı, likidite koşulları ve ekip şeffaflığı gibi faktörlerin projelerin sağlığı için ne kadar belirleyici olduğunu hatırlatmak isteriz.